Bizim bildiğimiz sınırları ile Hollanda’nın çoğu bölgesi, Kuzey Denizi’ni toprakla doldurarak veya şehirlerin sınırlarını genişleterek ortaya çıkmış. Kuzey Denizi, bölgede yaşayanlar için yüzyıllar boyunca hem bolluk, bereket, yaşam kaynağı hem de çok büyük bir tehdit oluşturmuş. Su hırçın, bir sel çıkıyor 17 köyü yerle bir ediyor, sonra sular çekiliyor araziler ortaya çıkıyor. Sürekli bir devinim içindeler.
Hatta Hollanda’nın kuzeydoğusunda yer alan Giethoorn köyünde araba ile ulaşım yok, köy sakinleri tek ulaşım aracı olarak tekneleri kullanıyor. Alışverişe gitmek, meraya gitmek, herhangi bir şekilde bir iş halletmek için tekneler kullanılıyor. 18 Kasım 1421’de gerçekleşen korkunç sel, köyün de bulunduğu tüm bölgeyi tahrip etmiş. O zamandan beri yaygınlaşan su yollarıyla köyün ünü de artmış ve “Küçük Venedik” lakabını almış. Biraz ülkenin coğrafyasını anlatmak için Giethoorn köyünü anlattım sana.
16. yüzyılda Hollandalılar farkediyor ki kanallar ve akarsularla çevrili olmak bi nevi hendek etkisi yaratıyor ve bu da istilacılara karşı olağanüstü bir taktiksel avantaj sağlıyor. Ülkenin etrafındaki sığ alanlara bilinçli olarak su baskını yaparak, ana karayı bir ada haline çeviriyorlarmış ve işgalcileri dışarıda tutuyorlarmış. 1629’da Hollandic Su Hattı inşaatına başlanmış, 1672’de ise bu hat istilaya hazırlanan Fransız ordusunu ülke dışında tutmuş. Geçitteki su, piyade askerlerinin geçmesi için çok derin ama teknelerin geçebilmesi için de çok sığmış. Su hattının hemen altına gizlenen hendekler ve sivri çukurlar ile savaşta avantaj sağlanmış. Bu savunmaların sadece bir zayıflığı var: soğuk hava. Fransızlar, bir yüzyıldan uzun bir süre sonra, 1794’te kışın, su hattı buz olduğunda Hollanda’yı istila edebilmişler.
2010 yılında Hollanda, su hattını yenilemeye karar vermiş, bunun için de ziyaretçilerin karşıdan karşıya geçişlerine bir çözüm bulmak gerekmiş. Tarih boyunca istilacıları koruyan tarihi hendeğin olduğu yere bir üst geçit yapmak Hollandic su hattının usturluğuna hakaret olur, demiş mimarlar. O yüzden görünmez bir geçiş koridoru önermişler: Loopgrafbrug Köprüsü.
Loopgrafbrug Köprüsü suyun yüzeyinin altına inen batık bir köprü. Koridor, en az elli yıl boyunca çürüyemeyen ve hendekleri ikiye bölünmüş gibi görünen son teknolojiye sahip bir tahta su hattına dayanıyor. Loopgrafbrug’ı geçenlerin dışarıdan sadece kafaları görünüyor. Tasarım, Hz. Musa’nın asasını göğe kaldırıp Kızıldeniz’i ortadan ikiye böldüğünü anlatan Tevrat bölümünü andırdığı için seyahat edenler arasında Musa’nın Köprüsü olarak adlandırılıyor.

