Joan Miro’nun Mallorca Stüdyosu

Bu hikayemiz, en sevdiğim sanatçılardan biri Joan Miró‘nun Mallorca, İspanya’daki Evi/Stüdyosu/Müzesi. Miró, 1893 Barselona doğumlu, Katalan, Sürrealit bir sanatçı. Barselona’ya gittiysen, mutlaka şehrin etrafında eserlerini görmüş hatta müzesini bile ziyaret etmiş olabilirsin. Barselona doğumlu olsa da, Miró en güzel ve en verimli yıllarını İspanyol şehri Mallorca’da geçirmiş.

Tüm sanat hayatı boyunca, serbestçe eserlerini yapabileceği, “herşeyin mümkün olduğu” büyük bir stüdyo hayali kuruyor. 1938 yılında, 45 yaşındayken Paris’te yaşıyor ve orada başka bir Katalan sanatçı, mimar Josep Lluís Sert ile tanışıyor. Hayalini Sert’e anlatıyor, o esnada Mallorca’dan arazi satın alıyor ve stüdyoyu projelendirmeye başlıyorlar. Tek sorun, Sert ülkesinden sürgünde, o yüzden süreç “biraz” uzun sürüyor ve Sert sadece 1 kez özel izinle İspanya sınırlarına girip inşaatı kontrol edebiliyor. Sonunda, 60 yaşındayken Miró stüdyosuna taşınabiliyor. Ve ömründe yaptığı eserlerin 3’te 1’ini burada yapıyor. 

Peki neden gidelim? 2018 yılında stüdyo renove edildi; detaylı analizler ve araştırmalar ile stüdyo Miró’nun en son bıraktığı hale getirildi. Yerdeki fırça izleri, komidindeki tenis şapkası, boş bir Cava şişesi, ilham aldığı objeleri,… Miró’yu yaşamak, o atmosferi solumak “gitmek istediğim yerler” listesine en yukarıdan girdi! Şuan İspanya’da olsak, gezebilirdik; o yüzden geleceğe bilet almak istersen (9€) linkten rezervasyon yapabilirsin 🎫

Fundacion Joan Miro
Nytimes
Buro 24/7
Advertisement

Ndebele Evleri, Güney Afrika

Ndeble, Güney Afrika Zimbabwe‘de yaşayan kabilelerden biri. İnternette araştırma yaparken önce bir desen fotoğrafı, oradan bir kadın fotoğrafı derken bu kabileyi ve evlerini keşfettim. Önce, gelip geçici bir proje olarak yapıldığını sandığım bu rengarenk evlerin, aslında bir kabilenin yüzyıllardır süregelen bir geleneği olduğunu görünce hikayeye tutuldum! Evlerin dış duvarlarını boyama Ndebele geleneği, geleneksel olarak bir nesilden diğerine kabilenin kadınları aracılığı ile aktarılıyormuş. 

Dikdörtgen, üçgen, şevron kıvrımı, elmas deseninin yoğunlukla kullanıldığı grafik öğeler, doğum, ölüm, düğün veya ilk okula giden çocuk gibi önemli haberleri müjdelemek için kadınlar tarafından çiziliyor. Kadınlar ilk evlerini evlendikleri zaman boyayabiliyorlar. Eğer çizgiler düz ve pürüzsüzse, topluluğa iyi bir eş ve iyi bir anne olacağı sinyali veriliyor.

Her ne kadar bazı kaynaklarda Ndeble sanatından sosyal ve dekoratif öğeler olarak bahsedilse de (yukarıda anlattığım gibi); bu öğelerin sömürgeciliğe direnmek ve savaşlara karşı başkaldırmak için kabile arasında gizli kodlar taşıdığı da söyleniyor. Dolayısyla politik bir yanı da var; muhtemelen bu semboller bilgi ve iletişim aracı olarak da kullanılıyormuş.

Naimbia’lı fotoğrafçı Margaret Courtney Clarke‘ın 1986 yılında Ndebeleli kadınları evlerini boyarken çektiği fotoğraflar (yukarıdakiler) ise beni gerçekten etkiledi. Courtney Clarke, fotoğraflarında moderneleşme, şehirleşme ve tüketim ekonomisi tarafından tehdit edilen kırsal kesimlerdeki gelenekleri ve insanların kültürlerine olan bağlılıklarını göstermeye çalışıyor. Bu renkli fotoğrafları çektikten sonraki yıl, malesef Ndebele’de iç savaş çıkmış. O yüzden fotoğraflarda mutlu görünen bu güzel kadınların çoğu hala orada mıdır bilmiyoruz. Ama Ndeble’yi ziyaret edersen, renkli evleri hala görebilirsin.

Üstelik bu sanatın nesilden nesile taşınması için savaşan biri var: 85 yaşındaki Esther Mahlangu. 10 yaşında annesi ve anneannesinin yanında duvar boyamayı öğrenen Mahlangu, okuma yazma bilmiyor, okula hiç gitmemiş ama sanatçı olarak doğmuş adeta. Evlenmeden ilk evini boyaması yasak olsa da, annesini uyuttuktan sonra tavuk tüylerini fırça yapıp, gizli gizli duvarları boyarmış. 50’li yaşlarında boyamalarını duvardan kanvasa aktarmaya başlamış ve bu da Ndebele sanatının yayılmasını sağlamış. Birçok global marka ile iş birliği yapmış Mahlangu, geçen sene de Melrose Gallery‘de işleri sergilenmiş. O sergi için yaratılmış videoyu aşağıda izleyebilir, sergiyi online gezmek istersen de bu linketıklayabilirsin. 85 yaşına göre efsane bir insan!

Bu keşif hakkında Instagram’da konuşalım mı? Daha önceki haftalarda yaptığım gibi, Instagram profilimde Ndebele ile ilgili bir paylaşım yaptım, fikirlerini paylaşmak istersen yorumlarda bekliyorum 🤗

Amusing Planet
The Guardian
Exploring Africa

Baloncuk Sarayı, Güney Fransa

Antik çağlardan esinlenmiş, modern ve futurist bir ev ile tanışmaya hazır mısın? The Bubble House, Palais Bulles veya Türkçesi ile Baloncuk Sarayı Macar Mimar Antti Lovag tarafından 1975-1989 yılları arasında Fransız sanayi adamı Pierre Bernard için inşaa edilmiş. Fransa, Nice‘te. Lovag, bedenlerin, fikirlerin, duyguların dünyada akışkan olması için herşeyin yuvarlak pürüzsüz formda olduğunu hayal edermiş; o yüzden evi de böyle odacık odacık yapmış.

1992 yılında Pierre Bernard vefat edince, evi meşhur İtalyan-Fransız modacı Pierre Cardin satın alıyor. Aslında “yazlık ev” olarak düşünerek almış; sonrasında evi tüm sanat koleksiyonlarını topladığı bir yere dönüştürmüş. Evin 10 farklı odasını 10 farklı sanatçı dekore etmiş. MTV’nin düzenlediği James Bond partisi bu evde yapılmış (1.fotoğraf), Dior’un Moda Şovu sergilenmiş (2.fotoğraf), Simon Porte Jacquesmus (3.fotoğraf) tatilini burdan geçirmiş, liste böyle uzayıp gider. 2017’den beri de ev satılık ve 370 milyon € isteniyormuş!

Şimdi fotoğraflara bakınca gözün bu evi bir yerlerden ısırdı mı? Nerde gördün, ya da ilk defa mi rastladın? Instagram’daki posta gel, konuşalım!

lofficiel.ch
commons.wikimedia.org
modepilot
kurato.ch

Baloncuk Sarayı malesef “mutlaka görmeliyim” yerler listene ekleyemiyorsun (dışarıdan ziyarete açık değil), ama onun hemen yanında aynı mimar tarafından yapılmış, en az onun kadar renkli Maison Bernard‘ı 20€’ya gezebilirsin. Yolun Güney Fransa, Nice’e düşerse, ziyaret içi Maison Bernard’ın websitesinden rezervasyon yapmayı unutma.

fonds-maisonbernard
studioodile.decq