Toskana tepelerinde gizlenmiş canavarlar ve tanrıçaların gizli bir bahçesi. Bu bahçeye çılgın ve şehvetli Nanas’ıyla tanınan Fransız sanatçı Niki de Saint Phalle‘nin hayatının eseri diyebiliriz. İsmi Tarot Bahçesi, on dört dönümlük bir alana yayılıyor ve asırlık tarot güvertesine dayanan yirmi iki devasa heykelle dolu. İnanılmaz parlak renklere bürünmüş kadın dansçılar var. Adalet, Şeytan ve Dünya, alçı kaplı demir ve çelikle canlı bir şekilde işlenmiş, hafif kıvrımlı yüzeylerine gömülü ışıltılı mozaiklerle hayat bulan figürlerden sadece birkaçı. Yirmi yıllık bir süre boyunca yerel halkın yardımıyla inşa edilen bahçe – sanki bir cennet bahçesi gibi – gelenekselin sınırlamasını reddeden bir sanatçının çılgınca iddialı bir girişimine tanıklık ediyor.
Peki Niki de Saint Phalle kim? 1930’da Paris’te doğmuş, üç yaşındayken ailesiyle birlikte New York’a taşınmış. Zengin bir aileden geliyor. Babasının cinsel istismarına uğramış ve annesi de baya zalim bir kadınmış. Gençliğinde model olarak çalışmış ve on sekiz yaşında evlenmiş. Sonraki sekiz yıl içinde iki çocuğu olmuş, ancak kendini annelikle sınırlandırılmış hissetmiş; göçebe yaşama tutkun olduğu için bir yerde yaşamak zorunda kalmayı kendisiyle uzlaştıramamış. Yirmili yaşlarında sinir krizi geçirip intihar girişiminde bulunmuş, ve bir akıl hastanesinde altı hafta hapis cezasına çarptırılmış. Hayatının geri kalanının gidişatını belirleyen sanatın iyileştirici niteliklerini bu akıl hastanesinde keşfetmiş. Şöylediyor: “Zihinsel krizim uzun vadede iyiydi, çünkü klinikten bir ressam olarak ayrıldım.” 1950’lerin sonlarında tüfek kullanarak tuvale ateş etmekten, kendine güveni arttıkça boyutu da artan Nanas’ı şekillendirmeye kadar sanat deneylerini geliştirmeye devam etmiş. Asi bir rock star gibi olduğu söyleniyor çeşitli kaynaklarda. Aslında kendisi çağın en büyük feminist sanatçılarından.
Geçmişi Paris ve New York’ta geçen Saint Phalle 1955’te Barcelona’ya gitmiş ve Park Güell’i gezmiş. “Barselona’ya 1955’te gittim ve Gaudí’nin yapıtı olan Güell Park’ı gezdim. Bir yazgıydı sanki karşılaştığım. Derinden sarsılmıştım. Bunun sonunun günün birinde kendi bahçemi oluşturmak olduğunu biliyordum. Bir cennet köşesi… İnsanla doğa arasında bir buluşma yeri…”.
Saint Phalle’nin yolu 1979 yılında şans eseri İtalya’nın Capalbio köyüne düşmüş. Zeytin ağaçlarının arasındaki bu muhteşem araziye bayılmış. Arazinin sahibi olan Caracciolo ailesiyle tanışıp fikrini onlara anlatmış: Bir halka açık heykel parkı inşa etme planı. Projeye olan çekiciliği ve coşkusu zengin İtalyan ailesini de heyecanlandırmış ve hayalinin gerçekleşmesi için yeşil ışık yakmışlar. Saint Phalle’nin ikinci kocası, İsviçreli sanatçı Jean Tinguely, yeşilliklerden bir serap gibi yükselen ilk figürleri inşa etmesine yardım etmiş. Bu ilk heykellerden biri, Saint Phalle’nin 1998’de bahçe açılana kadar içinde yaşadığı, bir çift çıkıntılı göğüslü muazzam bir Nana olan İmparatoriçe imiş. Bahçenin yapımı sırasında romatoid artrit hastalığına yakalanmış; ellerini kullanamaz ve yürüyemez hale gelmiş ama çalışmaya devam etmiş. Sonunda bu muazzam Tarot Bahçesi’ni bitirmiş. Ortaçağı çağrıştıran dokusu ve taş evleriyle ayakta duran Capalbio’nun hemen yanında yükselen bu modern sanatın başyapıtlarından biri tam anlamıyla gizli bir hazine. Tezatlıkların güzelliği.
Tarot Bahçesine girmek, yaşayan bir sanat eseri deneyimlemek gibi diyor gezenler. Şimdi biraz hayal edelim: Tarot falındaki kartların adını verdiği ve onlara yeni anlamlar yüklediği heykellerle dolu bir bahçe. Çocuklar aynalı Baş Rahibe ve Hayat Ağacı heykellerine tırmanıp oynuyorlar ve kilometrelerce uzunluğundaki çevredeki tepelerin manzarasını izliyorlar. Aynalar ve seramik karolar bir renk ve ışık bolluğu yaratıp, kadın cinselliğini on beş metre yüksekliğe ulaşabilen fantastik figürlerle kutluyor. Bedenler kalpler ve çiçeklerle süslenirken, görünmeyen köşelerden şiir, adak ve diğer metinler okunuyor. Sadece bahçe duvarlarının içinde bile imkansızın birdenbire mümkün hale geldiği absürd, neşeli bir yer.
Çocukça bir bahçe gibi dursa da sonsuz hayal dünyasına sahip bir kadının farklı anlamlar yüklediği bu fantastik bahçeyi umarım sen de ben de bir gün görürüz!

