1- Ayça merhaba! Bize biraz kendinden bahseder misin? New York hikayen nasıl başladı?
Ben Ayça, aslen Istanbullu son üç senedir de NYlu 🙂 New York hikayem hiç beklemediğim bir anda karşıma çıkan bir iş fırsatı ile başladı. Yani kısacası iş için Newyork’a taşınıp şehre aşık oldum diyebilirim.Ve aşkımın sebebi belki de bu şehirin beni hiç olmadığım kadar özgür, yaratıcı hissettiriyor olması olabilir.

Aşırı yoğun profesyonel hayatımın yanında, beni koşarken, habire kitap okurken, fotoğraf çekerken veya bi coffee shop’ta macchiatomu yudumlayıp blogum için yazarken bulabilirsiniz.
2- Sana göre 3 kelimeyle New York yaşmak için nasıl bir şehir?
NEWYORK dünyanın en güzel ama bir o kadar da zor şehri. Hayatın temposu o kadar hızlı ki etrafındaki herkesi sadece koşarken görüyosun nerdeyse. Bir diğer taraftan da en pahalı şehirlerden birisi olduğunu eklemek lazim tabii.

Şehirin en muhteşem özelliği sana hergün BİNLERCE seçenek sunuyor olması. Yani SIKILMAN pek mümkün değil bu şehirde. Aksine sürekli bir şeyleri kaçırma hissine sahip olma hissin çok yüksek. Tamamen low key takılabileceğin gibi , istediğin kadar da fancy olabileceğin bir şehir.Sana kural ve kısıtlama getirmediği, istediğin hayatı kurmana imkan veren bir şehir. Tabii yeterince “hustler”san, ki bu NY için yaratılmış bir terim resmen, çok ama çok çalışman, her bir fırsatı dört göz açıp beklemen gereken bir şehir. İşte bu yüzden zor ama bir o kadar da güzel 🙂
3- En sevdigin 3 brunch mekanı?
Benim mekan seçimim çok yüksek oranda “clean eating” etrafında döndüğü için favori mekanlarım da hep sağlıklı, tipik Amerikan menüsü olmayan mekanlardan oluşuyor. Yani benim listemde pancake’i ile ünlü olan adres bulamayabilirsiniz ama NYC’nin en lezzetli ve sağlıklı seçeneklerinin olduğu yerler olduğu konusunda yüzde bin garanti verebilirim!
The Elk – West Village de ki super cozy ve bi o kadar da lezzetli favori mekanim. Şu güzelliğe bakar mısınız? Muhteşem yumurtası veya sebzeli quinola bowllar en favorim!

Two Hands – Avokado toastu, muhteşem breakfast bowl’lari ve Matcha lattesi nefis.
Processed with VSCO with f2 preset
Bluestone Lane – bir başka cozy seçenek, kahveleri harika, kahvaltı seçenekleri parmaklarınızı yedirtebilir 🙂

4- Oturunca kalkmam dediğin 3 kahve dükkanı?
KAFFE 1668: Tribeca’da, kış ayları için daha ideal olamaz. Girdiğinizde minnacık kuzularla dekore edilmiş raflar sizi karşılayacak. Derginiz veya laptopunuzla saatler geçirebilirsiniz. Kahve yanında organik ve bir o kadar leziz tatlılar eklemek isterseniz ideal spot.

KOBRICK : Meatpacking’in tam göbeğine açılan bi yer, barı andıran dekorasyonu, muhteşem kahve ve kahve kokteyleriyle süper bir seçim. Lokasyonu sebebiyle de çok avantajlı. Whitney müzesini gezdikten sonra kesin kahveye uğramalı derim.

CAFÉ GITANE
EXTRA CREDITS :
İlle de sert kahve derseniz : BLUE BOTTLE denemelisiniz.
LA COLOMBE TORREFACTION da olmazsa olmazlar arasında, SoHo Lafayette street’tekine uğrayacaksanız eğer sırada beklemeye hazır olun!

5- Gece dışarı çıkmadan önce nerde yemek yemeli?
ABC Kitchen
6- En sevdiğin konsept dükkanları hangileri?
SOHO ELIZABETH Street’teki tüm minik mağazalar benim ilham noktalarım.
7- Takılmayı sevdiğin favori mahallen?
Manhattan hastası birisi olarak vazgeçilmezim SoHo, West Village ve tabii ki de yaşadığım mekan Tribeca.

8- Sence en iyi pazar aktivitesi?
Kesinlikle önce YOGA – benden sporsuz bir gün bekleyemezsin zaten 🙂 Havanın durumuna göre akışında değişir tabii ama baharsa BROOKLYN FLEA Market – DUMBO.
Sonbaharda CENTRAL PARK – always a good idea!

Kışın ise MOMA, WHITNEY gibi müzesel aktiviteler, bolca Broadway show,
Ve tabii ki de JAZZ – Blue Note veya Smalls derim.
9- “Seyahatini mutlaka bu döneme denk getir” diyeceğin bir etkinlik/pazar/festival var mı?
Newyork her mevsim başka guzel! Çok kısa kalacaksan sadece süper kalın ve donmaya hazırlıklı gel 🙂

10- Son olarak New York’u bir New Yorker gibi deneyimlemek icin bize bir tavsiye versen ne olur?
Bolca yürüyeceksin, spor ayakkabılar bavula!
Kesinlikle Metro kullanmaya hazırlıklı gelmelisin, şehri baştan başa en hızlı ve ucuz gezme yöntemi, hayat kurtarır.
Metroyu tuttturamazsan telefonunda UBER app yüklü olsun.
Kalabalıklarda yürürken akışı durdurmayacak şekilde davran derim, NEWYORK’er ları delirtmek ve bir ton azar işitmek istemiyosan tabii.
BLUE NOTE’da bi JAZZ gecesi mutlaka yapmalısın!
Bir BROADWAY SHOW kesin yakalamalısın.

Ayça’nın blogunu burdan takip et.
Burdan da Ayça’yı Instagram’dan takip edebilirsin.